Anadolu’nun doğa ve kültür varlıklarının en önemlilerinden zeytinyağının tarihsel serüveni yüz yıllar ötesine uzanıyor.
Öyle de, 2 bin 500 yıl öncesine kadar bugün hak ettiği yeri alıyor mu?
Yüzyıllardır Tanrıların iksiri, sağlığın barışın ve merhametin simgesi, içinde yaşadığımız coğrafyayı besleyen, büyük bir kültür ve ekonomi yaratan zeytin ve yağının değerini biliyor muyuz?
Doğanın bu mucize iksirinin özellikle sağlık açısından önemi yeni yeni anlaşılıyor. Akdeniz usulü beslenmenin öne çıktığı son yıllarda zeytinyağı birçok derde deva. Bunu anlatmaya sayfalar yetmez ama araştırmanın yanında, zeytinyağının binlerce yıllık serüveninin sergilendiği bir müzeyi görmenizi öneririm.
Çok özel bir müze. Eşi benzeri yok. Görünce gerçekten etkilendim, bu müzeyi kuranlar gelecek kuşaklara ne kadar önemli bir miras bırakmışlar…
Kuşadası Davutlar yolunda Değirmenin bitişiğinde Turizmci Gürsel-Hasan Tonbul çiftinin kurduğu Oleatrium Zeytin ve Zeytinyağı Tarihi Sergi Alanı, bir başarı simgesi olarak duruyor.
Çevresinde organik tarım yapılan sergi alanını Hasan Bey, 30 yıllık bir çabayla oluşturmuş. Eski zeytinyağı işliklerinden topladığı araçları bir araya getirmiş. Büyük bir emekle hazırladıkları sergi alanını gezdiren Gürsel Hanım’ın heyecanı ve coşkusuna tanık oldum.
Zeytinyağının, dünyada bilinen en eski tekniklerinden başlayarak erken sanayi dönemine uzanan sürecini, gelecek kuşaklara aktarmak istemişler.
Gerçek anlamıyla bir kültür mirası. 2 Bin 500 yıl öncesinden başlayıp, yüz yıl öncesinden çıkan bir zaman tünelinde ilerliyorsunuz. İnsanların maketleriyle işliklerindeki araçların kullanımı sergilenip, görsellik kazandırılıyor.
Ion döneminden bugüne uzanan bir yolculuk… İşin ilginç yanı, sergilenen işliklerin büyük bölümü zeytinyağı üretilecek konumda. Üretim biçimlerinin yanında bu mucize bu mucize sıvının kullanım alanları da yansıtılıyor.
Öneririm, gezin. Temel bir beslenme ürünü zeytinyağının kültürel boyutunu da izlemek için kurulan sergi alanı çok ilginç.
Gürsel-Hasan Tonbul çiftine alkışlar…