Ekim ayı içerisinde ‘Her Şey Bir Zeytini Sevdirmekle Başlar’ sloganıyla yola çıktık. Geleceğimiz olan çocuklarımıza zeytin ve zeytinyağının geçmişini anlatmak, sevdirmek için Değirmen Oleatrium Zeytin ve Zeytinyağı Tarihi Müzesinde bir program hazırladık.
Müzemizi daha önce ziyaret eden Mutlu Dünyam Anaokulu müdiresi Hacer Hanım ile bir görüşme yaptık. Programımızı anlatınca oldukça büyük bir heyecanla uygulamayı kabul etti.
Mutlu Dünyam Anaokulunda eğitim gören 4-6 yaş arasındaki minik öğrenciler müzemize geldiler. İlk olarak birlikte TRT’NİN hazırladığı zeytin belgeselinin 15 dakikalık kısmını izledik. Belgesel büyük tufanda güvercinin ağzındaki zeytin dalından, zeytin ağacının doğuşunun Hava ile Âdem kadar eski olduğundan bahsediyordu. Animasyon şeklinde olan bu kısa sunum minik öğrencilerin oldukça ilgisini çekmişti ve sessizce izlediler
İkinci bölümde ise hiç de hayır diyemeyecekleri ve çok zevk alacakları bir çalışmamız vardı. Kırkyama çalışmasıydı bu.
Önceden bulduğumuz bir resmi kara kalemle çizerek bilgisayarda büyüttük ve gelecek öğrencilerin sayısı kadar parçalara böldük.
Gelen hiçbir öğrenci ne boyayacağını bilmeden önlerine birer sayfa aldılar. Onlara dağıttığımız pastel boyalar ile bu parçaları boyamaya başladılar. Boyamalarını bitirdikten sonra sayfalarının arkasına yazdığımız sayılara göre
Minik öğrencileri çağırdık. Resmi birleştirince ortaya böyle güzel ve eğlenceli bir görüntü çıkmıştı.
Öğrencilerimize burada ne görüyorsunuz? diye sorduk. Bir tanesi kuş! Bir diğeri zeytin dalı, bir diğeri Dünya! Bir diğeri kuşun ağzında zeytin dalı var! Deyince öğretmenlerde çocuklara ağzında zeytin dalı olan güvercinin barışın sembolü olduğunu söylediler.
Çocuklar bu eğlenceli çalışmaların nasıl devam edeceğini merak ediyorlardı. Şimdi ne var ne yapacağız diye sormaya başladılar. Biz önlerine toplanan zeytinleri koyduk.
-Zeytini seviyor muyuz? Diye sorduk
-Hep bir ağa azdan Evet! Dediler
-Zeytin nedir dedik?
-Meyvedir! Dediler
-Zeytinyağı nedir? dedik
-Meyve suyudur! Dediler.
Şimdi bu zeytinleri ne yapacağız dediler? Biz onlara küçük bir ahşap havan ve küçük kesecikler getirdik.
Bu gün kendi meyve suyunuzu yapacaksınız dedik.
Havanın içine sırayla birer zeytin atıp tokmakla ezmeye başladılar. Çekirdeklerini bile kırdılar. Üzerlerine zeytinler sıçradı kahkahalar attılar. Yüzlerine ezilen zeytinler geldi birbirlerine güldüler.
Bir süre sonra zeytin hamur haline geldi. Kâsede duran hamurları küçük elleriyle keseciklere koymaya başladılar. Elleri yağlandı. Elleriyle sıkarken küçük kesecikleri altından ne akıyor diye bakmayı ihmal etmediler. O! sen çok güçlüsün, bende daha çok sıkarım diyerek birbirleriyle yarış halinde meyve sularını ürettiler.
Biz daha önce onlar için zeytinyağını bir kadehe koyup onlara koklattık.
-Ne kokuyor burada dedik?
-Zeytin dediler.
Sırayla her biri kadehi kokladı. Sonra onlar için hazırladığımız küçük ekmek dilimlerini ve zeytinyağını sunduk. Acıkmışlardı, tabakta bir damla bile zeytinyağı bırakmadılar içlerinde ben istemem diyenler bile bir süre sonra ekmeklerini bandırıp, biz de yemek istiyoruz bizde zeytinyağını seviyoruz dediler.
Açlıklarını bastırdıktan sonra sıra onların sürprizine gelmişti.
Benim bilmediğim bir şarkıyı çiftlik içinde büyük zeytin ağacının altında el ele dönerek söyleyeceklerdi.
Sözleri şöyleydi;
Bir dünya bırakın biz çocuklara
Islanmış olmasın göz yaşlarıyla
Oynaya oynaya gelin çocuklar
El ele el ele verin çocuklar
Bir bahçe bırakın biz çocuklara
Göklerde yer açın uçurtmalara
Oynaya oynaya gelin çocuklar
El ele el ele verin çocuklar
Bir barış bırakın biz çocuklara
Uzansın şarkımız güneşe ve aya
Oynaya oynaya gelin çocuklar
El ele el ele verin çocuklar
Bu şarkıyı söyleyerek bizlere en anlamlı kapanışı yaptılar.
Biz Oleatrium Zeytin ve Zeytinyağı Tarihi Müzesi ailesi olarak bu etkinlikle dileriz ki, gelecek nesillere zeytin ve zeytinyağını tanıtmak adına güzel bir adım atmışızdır. Bir çocuğun daha zeytini ve zeytinyağını sevmesini sağlamışızdır.